Loading...
Kızılırmak Mah. Dumlupınar Bulvarı Next Level  3A Kat:4 No:10 Çankaya/Ankara
Adres Kızılırmak Mah. Dumlupınar Bulvarı Next Level 3A Kat:4 No:10 Çankaya/Ankara
Gözde Güzin Erol Hukuk Bürosu

Marka Sahibinin Hak ve Yükümlülükleri

 

MARKA SAHİBİNİN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

MARKA ÜZERİNDEKİ HUKUKİ İŞLEMLER

MARKA ÜZERİNDEKİ HAKKIN SONA ERMESİ

 

İÇİNDEKİLER

 

İÇİNDEKİLER.. ii

GİRİŞ. iii

1)     MARKANIN TARİHÇESİ. 1

2)     MARKA KAVRAMI. 1

3)     TESCİLİN HÜKÜMLERİ. 2

  1. Marka Sahibinin Hakları 2
  2. Marka Üzerinde Tekel Hakkı 4
  3. Koruma Süresi ve Yenileme Hakkı 8
  4. Tescilde Rüçhan (Öncelik) Hakları 8
  5. Marka Sahibinin Yükümlülükleri 11
  6. Markayı Tescil Edildiği Gibi Kullanma. 12
  7. Markayı Aralıksız Kullanma. 12
  8. Karşılaştırmalı Reklamda Kullanım.. 13
  9. Dürüst Kullanma İlkesine Dair Tartışmalı Konular. 13

4)     MARKA ÜZERİNDEKİ HUKUKİ İŞLEMLER.. 16

  1. Markanın Devri 16
  2. Markanın Teminat Olarak Gösterilmesi 17
  3. Markanın Haczi 18
  4. Markayla İlgili Geçici Koruma Tedbirleri 18
  5. İhtiyati Tedbir. 18
  6. MARKA İÇİN LİSANS VERME (LİSANS SÖZLEŞMESİ). 20
  7. İnhisarî Lisans. 21
  8. İnhisarî Olmayan Lisans. 21

5)     MARKA ÜZERİNDEKİ HAKKIN SONA ERMESİ. 22

  1. A) Hükümsüzlük. 22
  2. B) İptal 23
  3. C) Vazgeçme. 23
  4. D) Yenilememe. 24

SONUÇ.. 25

KAYNAKLAR.. 26

 

GİRİŞ

 

Değişen ve gelişen ekonomik, ticari koşullar, işletmeler arasında gerek hizmetler gerekse üretilen ürünler bakımından ciddi bir rekabet ortamı yaratmış, bu sebeple üreticiler ürünlerinin ayırt edicilik unsurlarını koruma ihtiyacı duymuşladır. İşte bu ayırt ediciliğin sağlanması ve muhafazası fikri ve sınai haklar ile sağlanacak ve muhafaza edilecektir. Türk Hukukunda patent, endüstriyel tasarım, coğrafi işaretler ve markalara ilişkin haklar daha önceden KHK’lar ile düzenlenmekteydi. Özellikle sınai hakların tecavüzüne ilişkin cezai hükümlerin KHK’larla düzenlenmesi nedeniyle eleştirilen mevcut halden vazgeçilerek 10 Ocak 2017 tarihinde tüm bu KHK’lar kaldırılarak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu ile markalara ilişkin düzenlemeler içeren 556 sayılı KHK da yürürlükten kaldırılmış ve mülga KHK’da yer alan hükümlerde bazı değişiklikler ve eklemeler yapılmıştır.

Çalışmamızda marka konusu doktrindeki görüşlerle birlikte ele alınarak; öncelikle tarihsel gelişimi anlatılacak, sonrasında marka kavramı irdelenecek ve nihayet marka sahibinin hak ve yükümlülükleri, marka üzerindeki hukuki işlemler ve marka hakkının sona ermesi incelenecektir. 

 

1)    MARKA KAVRAMI

 

6769 sayılı SMK’ya göre marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işarettir. TRIPs’in 15. hükmü de benzer şekilde markayı “Bir işletmenin ürün ya da hizmetlerini diğer işletmelerinkinden ayırabilen her türlü işaret veya işaretler birleşimi” olarak nitelemiş ve bu işaretlerin “özellikle kişi isimlerini içermek üzere, harfler, sayılar, renkler, çizimle görüntülenebilenler ve renk birleşimleri ile bu tür işaretlerin bileşimlerinin” marka olarak tescil edilebileceğini belirtmiştir.[1]

2)    TESCİLİN HÜKÜMLERİ

 

Marka olmaya elverişli bir işaretin tescili marka sahibine bazı haklar bahşettiği gibi bazı yükümlülükler de getirir.

A.    Marka Sahibinin Hakları

 

Tescilli markayı kullanma hakkı münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, bu hakkına dayanarak kendisinden izin alınmadan markasının başkası tarafından ticaret alanında kullanılmasını engelleyebilir[2]. Bir markayı ilk defa tescil ettiren kimse, o markanın sahibi sayılır ve tescil ettirilmiş marka üzerinde tekel şeklinde kullanma hakkına sahip olur. Buna “hak sahipliği karinesi" adı verilir.[3] Sınai Mülkiyet Kanunu madde 7/1’e göre: “Kanun ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir" denilmek suretiyle tescil sisteminin esas alındığı görülmektedir. Maddeden her ne kadar tescilin kurucu bir etkiye sahip olduğu ifade edilebilirse de m.7.4’te "Markanın sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibariyle hüküm ifade eder"[4] denilmek suretiyle daha evvel ihdas edene de bazı haklar tanındığını görüyoruz. Tescil başvurusu yapılmış markanın, mutlak ve nispi ret nedenlerine göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazda bulunulabilir. Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 18’inci maddesine göre itirazda bulunabilecek kişiler ilgili kişiler olarak belirtilmiştir. İlgili kişiler (markayı daha evvel ihdas ettiğini iddia eden kişiler) tarafından marka başvurusunun yayımından itibaren iki ay içerisinde itiraz yapılır. Bu haliyle markayı daha evvel ihdas eden hak sahibinin hakları korunabilir. İtiraz için öngörülen iki aylık süre, marka başvurusunun bültende yayımlandığı tarihten itibaren işlemeye başlar. İki aylık bu süre hak düşürücü niteliktedir. [5]

Markayı daha evvel ihdas edene tanınan itiraz hakkından başka, tanınmış marka sahibine de tescile karsı koruma sağlanmış; tanınmış marka sahibine, tescilli marka sahibine karsı dava açarak tescilli markanın terkinini isteme hakkı tanınmıştır.[6]

Marka sahibi, SMK'nın 7.2 maddesine dayanarak; tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından karıştırılması ihtimali olan bir işaretin; aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın, kendisinden izin alınmadan kullanılmasının yasaklanmasını isteyebilir. Son halde, belli bir itibara sahip olan tanınmış tescilli markalar söz konusudur. Böylece tanınmış markaların sahiplerine daha geniş bir koruma sağlanmış ve bunların ya da benzeri işaretlerin farklı mal veya hizmetlerde bile olsa kullanılması, tanınmış marka sahibinin iznine bağlanmıştır.[7]

Örneğin, NIKE isimli tanınmış marka adı altında aşağı kalitede mallar üretilmesi ve bunların pazara sunulması tanınmış, orjinal NIKE markasının itibarının zarara uğramasına sebep olacaktır. Hatta NIKE markalı ürünlerin taklit edilerek düşük fiyatta satılması sebebiyle, orjinal NIKE kullanan tüketicilerin, artık NIKE markalı ürünü kullanma ile elde ettiği imajdan yoksun kaldığını, orjinalinden ayrılması neredeyse imkânsız olan taklit ürünlerin herkes tarafından kullanılması sebebiyle orijinal NIKE kullanan kimselerin statü kaybına uğradığını, dolayısıyla NIKE tanınmış markasının tüketicinin talep ettiği imajı artık temsil edemediği kanaatine ulaşması gibi durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda, taklit ve taklit olmayan ürünler arasında karıştırma tehlikesi bulunmamasına karşın markanın itibarının zarar görmesi gündeme gelecektir.[8]

Benzer başka bir hadisede 11. Hukuk Dairesi, 14.02.2006 tarihli ADVANTAGE kararında; davacının markasının toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştığı, dava konusu “AVANTAJ” ibaresinin farklı hizmetler için de olsa kullanılması halinde yarar sağlanacağı, tescilli markanın itibarına zarar vereceği, 556 sayılı KHK’nın 8/4. madde hükmü koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne hükmedilmiştir[9]

Tescilli marka sahibinin markasının itibarsızlaştırılmasına yönelik olarak koruma hükmü “itibar tazminatı” başlığıyla İspanya’nın 20 Mart 1986 tarihli ve 11 sayılı Patent Kanunu’nun 68. maddesinden alınarak, 6769 sayılı SMK m. 150/2’ de tüm sınai haklar üzerinde geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir[10]

Bu düzenleme ile tanınmış markalar ait koruma kapsamı genişletilmiştir. Tanınmış markanın itibar ve ayırt edici fonksiyonundan faydalanarak haksız avantaj sağlanması önlenmeye çalışılmıştır. Tanınmış markaların aynı zamanda sahip olduğu itibara ve ayırt edici fonksiyonuna zarar gelmemesi amaçlanmıştır.[11]

Tescil ettirilmiş bir marka üzerinde hak sahibinin haklarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

1.      Marka Üzerinde Tekel Hakkı

 

Tescil ettirilmiş markanın sahibi, markanın tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin izin alınmadan kullanılmasının önlenmesini isteyebileceği gibi, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin ayni veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk nezdinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılmasının da önlenmesini isteyebilir[12].

Tescilli marka sahibi ayrıca, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerle benzer olmayan tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılmasını önleyebilir[13]. Buna, marka sahibinin marka üzerinde tekel hakkı denir. Marka sahibi bu tekel hakkına dayanarak ayrıca tescilli markasının başkaları tarafından mal veya ambalajı üzerine konulmasını, işareti taşıyan malın piyasaya sürülmesini veya bu amaçla stoklanmasını, teslim edilebileceğinin teklif edilmesini veya o işaret altında hizmetlerin sunulmasını veya sağlanmasını, işareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesini, işaretin teşebbüsün iş evrakı ve reklâmlarında kullanılmasını geçerli bir hak veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici veya hizmetlerde kullanılması halinde, Türkiye'de ulaştığı kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılmasını da yasaklayabilir[14].

“Avrupa Birliği Topluluk Marka Hukukunda Kullanım Sonucu Kazanılmış Ayırt Edicilik Kavramı” kullanım sonucu ayırt edicilik kavramı, doğası gereği ve kullanılmamış durumuyla ayırt edici olmayan, tanımlayıcı veya jenerik olan ve dolayısıyla tescil edilebilir nitelikte olmayan bir işaretin kullanım sonucu tescil edilebilir nitelik kazanması durumu olarak ifade edilebilir. Kullanım sonucu ayırt edicilik neticesinde, ilgili kamu kesimi nezdinde bir işaret, talep edilen mal ve hizmet ile ilgili olarak, belirli bir girişimden kaynaklandığı noktasında ve söz konusu işaretin üzerinde kullanılacağı malları ve hizmetleri farklı girişimlerden ayırt edebilme kapasitesi noktasında yeni bir algı oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle, bir işaretin kullanım sonucu ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı incelenirken odak noktası, piyasada yer alan rakiplerin marka tescil sistemlerinde ihtiyacını karşılayan koruyuculuk işlevi değil, ayırt edicilik işlevini ifade eden ilgili tüketici veya hedef kitle algısıdır. Buradan hareketle, işaretin kullanım sonucu ayırt edicilik kazanması için doğası gereği nasıl algılandığına bakılmaksızın artık ticari marka olarak kullanılabileceğinin ve dolayısıyla tescil edilebilir nitelikte olduğunun; işaretin ilk anlamının sadece ürünü tasvir etmekten ziyade artık bir menşe belirttiğinin ve netice itibariyle işarete ikinci ve yeni bir anlam yüklendiğinin başvuru sahibi tarafından ispatlanması gerektiği söylenebilir.[15]

Avrupa Birliği Topluluk Marka Hukuku açısından, kullanım sonucu ayırt edicilik kavramı, 2008/95 sayılı yönergenin 3/3 maddesi ile 207/2009 sayılı tüzük’ün 7/3 maddesinde uygulama alanı bulmuştur. 2008/95 sayılı yönerge’nin 3/3 hükmünde “Tescil için başvuru tarihinden önce, kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış ise paragraf 1 (b), (c) ve (d)’ye göre, bir ticari marka, tescil bakımından reddedilmeyecek veya hükümsüz olarak kabul edilmeyecektir. Herhangi üye devlet, ek olarak bu hükmün ayırt edici niteliğin tescil için başvuru tarihinden veya tescil tarihinden sonra kazanılacağı şeklinde de uygulanmasını mümkün kılabilir.” denilmiştir. 207/2009 sayılı Tüzük’ün 7/3 maddesinde ise “Tescilin istenildiği mal veya hizmetlere ilişkin olarak marka kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmışsa, paragraf 1 (b), (c) ve (d) uygulanmaz” denilmiştir[16][17]

Her iki hukuksal metinde de kullanım sonucu ayırt edicilik kavramı, ayırt edicilik, tanımlayıcılık ve jeneriklik ile ilgili üç mutlak ret nedeninin bir istisnası olarak ifade edilmiştir. İşaret ile ilgili kullanım sonucu ayırt ediciliğin kazanıldığı tarihin tespiti açısından yönerge, tescil için başvuru tarihini işaret etmiş ve üye devletlere buna ek olarak kullanım sonucu ayırt ediciliğin tescil tarihinden veya tescil için başvuru tarihinden önce de kazanılabileceği şeklinde hüküm tesis etme seçeneğini sunmuş olsa bile, tüzük, açık bir şekilde hangi opsiyonun uygulanacağını 7/3 maddesinde belirtmemiştir. Ancak, OHIM’in kriterine göre Topluluk Markası, başvuru tarihinden itibaren koruma hakkı kazandığına ve bir markanın diğer bir markaya nazaran önceliğini tescil için başvuru tarihi belirlediğine göre, başvuru tarihi itibariyle tescil edilebilir nitelik kazanmak zorundadır.[18] Dolayısıyla, başvuru sahibi, markanın tescil için başvuru tarihinden önce kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığını ispat etmek durumundadır. Aslında, başvuru tarihini kullanım sonucu ayırt ediciliğin kazanılması ile ilgili geçerli tarih olarak belirlememek, hem OHIM tarafından marka başvurularının inceleme sürecinin uzun sürdüğü durumlar dikkate alındığında, başvuru sahiplerine mutlak ret gerekçelerinin üstesinden gelmek için 7/3 maddesini daha fazla kullanma şansı tanıyacağı ve sonuç olarak arzu edilmeyen bir durum yaratacağı için hem de tescil tarihi ve başvuru tarihi arasındaki zaman diliminde diğer rakiplerin başvuruya konu işaretin benzerlerini kullanmaları durumunda potansiyel marka ihlaline neden olma ihtimalleri olacağı için rasyonel olmayacaktır.[19] Adalet Divanı, Imagination Technologies Ltd. OHIM (PURE DİGİTAL) kararında 40/94 sayılı tüzüğün 7/3 bendi ve 89/104 sayılı yönergenin 3/3 hükmünün lâfzî yorumunun markanın tescil için başvuru tarihinden önce kullanım sonucu ayırt edici karakter kazanması gerektiği sonucunu desteklediğini ve bu yorumun Topluluk Marka tescili ile ilgili mutlak ve nispi ret nedenleri sisteminin mantığı ile tutarlı olduğunu zira tescil için başvuru tarihinin bir markanın diğerine önceliğini belirlediğini ifade ederek Genel Mahkeme’nin konu ile ilgili tespitini haklı bulmuştur[20]

Bununla birlikte, "Tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mal üzerine konularak marka sahibi tarafından veya onun izni ile piyasaya sunulmasından sonra, mallarla ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalır"[21]. SMK'nın 152. maddesinde yer alan ve marka hakkının sınırlandırılmasını öngören hükme göre ise, tescilli bir markayı taşıyan malların marka sahibi veya onun izniyle üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra markayı taşıyan malların piyasada dolaşımına engel olunamaz. Başka bir deyişle, markasını taşıyan malları piyasaya süren kişi, bu malların daha sonra piyasada el değiştirebileceği ihtimalini de göze almış demektir. Dolayısıyla malların piyasaya sürülmesinden sonra marka sahibi, markanın mal üzerinden çıkarılmasını isteyemez; markalı malların piyasada dolaşımına marka hakkına dayanarak engel olamaz (hakkın tüketilmesi). Marka sahibinin izni ile üçüncü kişilerin markalı malı piyasaya sürebilmesi ve bu yolla marka hakkının tükenmiş sayılabilmesi için marka sahibi ile üçüncü kişiler arasında bir sözleşmenin (lisans, acentelik, tek satıcılık gibi) yapılmış olması gerekir. Bazı hallerde tükenme ilkesinin uygulanması söz konusu olmamaktadır. SMK'nın 152.2 maddesine göre marka sahibi, malların piyasaya sunulmasından sonra üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticarî amaçlı kullanımına engel olabilir. Mülga 556 sayılı KHK’nın 13/I maddesinde tescilli markayı taşıyan malların Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkının tükenmesinden söz edilmişti (ulusal tükenme). Dolayısıyla malların Türkiye dışında piyasaya sunulmuş olması, marka hakkının Türkiye bakımından tüketilmesine neden olmamaktaydı. SMK 152.2'nin metninde "Türkiye" ibaresine yer verilmemiş olması karşısında, Türk hukukunda "uluslararası tükenme" sistemine geçildiğini kabul etmek gerekir. Dolayısıyla markalı malın sadece Türkiye'de piyasaya sunulması ile marka hakkı artık uluslararası plânda da tükenmiş olacaktır. Uluslararası tükenme ilkesi genel kabul görmüş bir ilke değildir. Bu itibarla gerekli ekonomik analizler yapılmadan uluslararası tükenme ilkesi- ne geçilmesi, Türk girişimcileri uluslararası alandaki rakipleri karşısında zor duruma sokabilir. Unutmamak gerekir ki, ulusal tükenmeden uluslararası tükenmeye geçiş kararı, hukukî nedenlerden değil, tamamen ekonomik-ticarî mülahazalardan kaynaklanır.[22]

Bir görüşe göre, “tüketilme doktrini” marka hakkı sahibine güçlü bir koruma sağlamaktadır ve bu yönüyle sınırlandırılmadan sorunlarla karşılaşacak olan marka hakkının kullanılmasına markalı malların piyasada geçerliliğine hak sahibince müdahalede bulunmasını engelleyerek sınırlama getiren bir doktrindir[23]

2.      Koruma Süresi ve Yenileme Hakkı

 

Tescilli marka, sahibine başvuru tarihinden itibaren on yıl süreyle koruma sağlar. Bu süre onar yıllık dönemler halinde yenilenebilir[24]. Yenileme hakkından istifade edebilmek için yenileme talebinin yapılması ve yenileme ücretinin ödenmesi gerekir. Yenileme talebinde bulunulması ve yenileme ücretinin ödenmesi işlemleri koruma süresinin sona erdiği tarih önceki altı ay içinde gerçekleştirilmelidir. Bu sürenin kaçırılması durumunda yenileme talebi, ek bir ücretin ödenmesi koşuluyla, koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre uzatımı içinde de yapılabilir[25].Yenileme süresi mevcut tescilin sona erdiği günü takip eden gün başlar. Yenileme sicile kayıt edilir ve bültende yayınlanır. Koruma süresinin bitiminden itibaren altı aylık süre içerisinde yenilenmeyen marka üzerindeki hak sona erer (SMK m.28/1-a). Bununla birlikte, bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu, yenileme talebinde bulunmayan kişinin itirazı üzerine reddedilir (SMK m.6/8).[26][27]

3.      Tescilde Rüçhan (Öncelik) Hakları

Paris Sözleşmesi’ne veya Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması’na taraf devletlerden birinin uyruğunda olan ya da bu devletlerden birinin uyruğunda olmamakla birlikte onlardan birinde yerleşim yeri veya işler durumda ticari müessesesi bulunan gerçek veya tüzel kişilere rüçhan hakkı tanınmıştır[28]. Bu kişiler, bu ülkelerin herhangi birinde yetkili mercilere bir markanın tescili için usulüne uygun olarak yaptıkları başvuru tarihinden itibaren altı ay süreyle aynı marka için tescil belgesi almak üzere Türkiye'de başvuru yapma konusunda rüçhan hakkından yararlanır. Bu süre içinde kullanılmayan rüçhan hakları düşer[29]. Rüçhan hakkı ile amaçlanan, kanunda öngörülen durumlar nedeniyle rüçhanlı başvuru sahibinin başvurusunun daha sonraki bir tarihte yapılmış olsa bile diğer başvurulardan önce yapılmış sayılmasını sağlamaktır. Diğer bir deyişle rüçhan hakkıyla amaçlanan, rüçhanlı başvuru sahibinin süresi içinde başvurmak şartıyla, bu süre içinde başvuru yapan diğer başvuru sahiplerinin önüne geçmesini sağlamaktır[30] Ayrıca rüçhan hakkı başvuru sahibinin birden fazla ülkede markasını tescil ettirmek istemesi hâlinde; hem başvurmak istediği ülkelere karar vermesi için hem de bu ülkelerdeki tescil sürecini tamamlayabilmesi için zaman kazanmasına yardımcı olmakta olup tescil için başvuru sahibinin güvenli bir adım atabilmesini sağlayabilmektir[31].

a.      Rüçhan Hakkından Faydalanmak için Gerekli şartlar

        i.            İlk Marka Başvurusu ile Rüçhan Hakkı Talep Edilen İkinci Marka Başvurusunun Aynı Marka ile Aynı Mal ve Hizmet Sınıfları İçin Yapılması

 

Başvuru rüçhanı, bir ülkede marka tescil başvurusunda bulunan bir kişinin aynı markayı, aynı mal ve hizmetler için başka bir ülkede tescil ettirmesi durumunda ona öncelik sağlayan bir haktır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere ilk başvuru sahibinin Türkiye’de yapacağı başvuru, aynı mal ve hizmete ilişkin markalar için olmalıdır[32] .

İlk başvuru sahibinin yapacağı ikinci başvuru da aynı mal ve hizmete ilişkin markalar için olmalıdır[33]. Buradan da açıkça anlaşılacağı üzere başvuru rüçhanının kullanılabilmesi için markalar ve bunların ilişkin olduğu mal ve hizmetler bakımından ayniyet şartı aranmaktadır.

Doktrinde yazarlar tarafından ayniyet şartı çeşitli şekillerde ele alınmıştır. YASAMAN’a göre, ilk tescil başvurusu ile ikinci tescil başvurusundaki marka arasında aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerliğin aranması gerektiğini ileri sürmektedir[34]. BOZGEYİK de YASAMAN ile aynı görüşte hareket etmekte bu doğrultuda ilk tescil başvurusu ile ikinci tescil başvurusundaki marka arasında aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerliğin aranması gerektiğini ileri sürmektedir[35]. ARKAN’a göre ise, ilk başvuruda yer almayan ya da farklı yeni eklemeler içeren ürün, mal ve hizmetler için tescilin talep edilmesinin mümkün olmayacağını ve tescil konusu ürün, mal ve hizmetlerin, ilk tescilden geniş olmaması ve farklılıklar içermemesi gerektiğini ileri sürmüştür[36]

b.      Rüçhan Hakkından Faydalanacak Kişiler

 

Başvuru rüçhanından faydalanacak kişiler belirlenirken, ilk tescil başvurusunun yapıldığı ülkenin Paris Antlaşması’na üye olup olmadığına göre bir ayrım yapılmalıdır. Bu ayrımdan sonra karşımıza iki kriter çıkar: Birincisi tabiîyet, ikincisi ise, ikametgâh ve ticari işletme kriteridir[37]

Buna göre, ilk tescil başvurusunu Paris Antlaşması’na üye olan ülkelerden birine yapan kişinin Türkiye’de aynı markanın tescili için rüçhan hakkından faydalanabilmesi için ya Paris Antlaşması’na taraf ülkelerden birine mensup olması ya onlardan birinde ikametgâhının olması ya da işler durumda bir ticarî işletmesinin bulunması gerekir[38]. Başvuruda bulunan kişinin tacir olması zorunlu koşul değildir[39].

c.       Rüçhan Hakkının Öngörülen Süre İçinde Kullanılması

 

Mevzuatımıza göre rüçhan hakkının 6 ay içinde kullanılması gerektiğinden yukarıda bahsetmiştik. Bu süre içerisinde kullanılmayan rüçhan hakkının düşeceği belirtilerek, bu sürenin hak düşürücü süre olduğu kabul edilmiştir. Rüçhan hakkı için 6 aylık sürenin hesaplanmasında Paris Antlaşması’nın 4/C2 hükmüne göre ilk başvurunun yapıldığı gün dikkate alınmaz. Süre; gün değil, ay olarak hesaplanır. Her ayın gün sayısı dikkate alınmaz ve 6 ay sonra aynı gün sona erer.

d.      Rüçhan Hakkının Usulüne Uygun Olması

 

Paris Antlaşması’nın 4/A-3 maddesi, uygun başvurunun usulüne uygun olması gerektiğini düzenlemiştir. Bu hükme göre usulüne uygun yapılan başvuru, ilk başvuru tarihini belirlemektedir. Başvurunun sonraki aşamalarının bir önemi haiz olmadığı maddede belirtilmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, ilk başvurunun usulüne uygun olması yeterli olmaktadır[40] . Uygunluk açısından yapılacak inceleme esasa yönelik değil usule yöneliktir ve bu usul, başvurunun yapıldığı ülkenin mevzuatına göre belirlenmektedir[41]

e.       Açıkça Talep Edilmesi

 

Rüçhan hakkı kişiye öncelik tanıyan bağımsız bir haktır. Bu nedenle rüçhan hakkı talep edildiği sürece hüküm ifade edecektir[42] .

3.1  Sergi Rüçhanı

3.2  Sergi Rüçhanın Tanımı ve Amacı

 

Sergilerde teşhir hakkından doğan rüçhan hakkı, antlaşmaya dâhil ülkelerde açılan resmî veya resmen tanınmış sergilerde mallarını veya hizmetlerini markalı olarak teşhir edenlerin, teşhir veya sergi açılmadan sergi yerine görünür şekilde ibare koymuşsalar, koyma tarihinden itibaren 6 ay içinde serginin tertiplendiği memlekette o markayı tescil ettirmede öncelik sahibi olmaları şeklinde karşımıza çıkar[43].

B.     Marka Sahibinin Yükümlülükleri

 

Tescil edilmiş marka, sahibine bazı haklar bahşederken, bazı yükümlü- ikler de getirir. Bunlar:

1.      Markayı Tescil Edildiği Gibi Kullanma

 

Kural olarak markanın tescil edildiği gibi kullanılması gerekir. Bu anlamda markanın kullanılması, markanın ticaret hayatında işlevine uygun şekilde kullanılması demektir (ciddi biçimde kullanılma). SMK 9.1'de de açıkça gösterildiği üzere bu kullanımın Türkiye'de gerçekleşmiş olması gerekir. Markanın ciddî biçimde kullanılması öncelikle markanın mal veya ambalajı üzerine konulmasını ifade eder. Markanın, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması da yeterli sayılmalıdır (SMK 7.3.ç). Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı bazı unsurlarla kullanılması da markayı kullanma sayılır (SMK 9.2.a). Markanın ayırt edici karakterinin değişmemesini markayla ilgili çevrelerin, kullanılan yeni şekli, tescilli markanın aynısı olarak algılayıp algılamadıklarına göre değerlendirmek gerekir. Bu bağlamda markayı oluşturan sözcükler arasında yer alan tirenin çıkarılarak kullanılmasının ya da küçük harflerle tescil edilen markanın sonradan büyük harfler kullanılarak yazılmasının, markanın ayırt edici karakterini değiştirmeyeceği söylenebilir. SMK 9.1 anlamında kullanma, kural olarak markanın, sahibi tarafından kullanılmasını gerektirir. Ancak markanın marka sahibinin izniyle bir üçüncü kişi tarafından kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir (SMK 9.3). Marka sahibinin izniyle markanın kullanılması, özellikle lisans, tek satıcılık sözleşmeleri dolayısıyla söz konusu olur. [44]

2.      Markayı Aralıksız Kullanma

 

Sınai Mülkiyet Kanunu’nun gerekçesinde ve daha öncesinde de ifade ettiğimiz üzere markalar, ticari işletmelerin ürün veya hizmetlerini, farklı ticari işletmelerin ürün veya hizmetlerinden ayırmayı sağlayan işaretlerdir ve marka koruması tescille olmaktadır. Markanın en önemli fonksiyonu olan ayırt etme fonksiyonu ancak kullanılmakla yerine getirilmiş olacaktır[45]

Markanın kullanılmasına, haklı bir sebep bulunmaksızın devamlı olarak beş seneden fazla ara verilemez; aksi halde marka iptal davasına konu edilebilir (SMK m.9/1)[46]. Markanın hangi hallerde aralıksız kullanılmış sayılacağı Kanunun 9’uncu maddesinde belirtilmiştir. Buna göre:

  1. Tescilli markan ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılma
  2. Markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması
  • Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması, markanın kullanılması sayılır.[47]

 

Eğer marka tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi şekilde kullanılmaz ya da kullanıma kesintisiz ve haklı bir sebep olmadan olarak beş yıl ara verilirse; markanın iptaline karar verileceği hükmü SMK 9.1’de düzenlenmiştir. Bu madde anlamında haklı sebep üretimin yetkili makamlarca alınan önlemler sonucu durması, ilgili malın piyasaya sürülmesi için gerekli iznin verilmesinin gecikmesi, savaş, doğal afet gibi marka sahibinin kontrolü dışında kalan olayların neden olduğu engellerdir. Buna karşılık marka sahibinin malî durumunun bozulması nedeniyle üretim yapamaması, lisans verilmesiyle ilgili görüşmelerin uzaması gibi nedenler haklı sebep oluşturmaz.[48]

3.      Karşılaştırmalı Reklamda Kullanım

Buna göre marka sahibi, işaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamda kullanılmasını da yasaklayabilir. Karşılaştırmalı reklamın, hukuka uygun sayılması, karşılaştırmanın aynı amaca yönelik mal/hizmetler arasında dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılmasını, karşılaştırmanın yanlış, yanıltıcı veya rakibin emeğini sömürücü, kötüleyici nitelikte olmamasını gerektirir. Bu koşullar altında işaretin karşılaştırmalı reklamda kullanılması, marka hakkına tecavüz teşkil etmez; zira bu durumda başkasına ait işaret (marka) tecavüzde bulunduğu iddia edilen kişinin kendi mal/hizmetlerini diğerlerinden ayırt etmek amacıyla kullanılmamaktadır. Karşılaştırmalı reklamın dürüstlük kurallarına aykırı şekilde yapılması halinde ise, marka sahibi, bu reklamı SMK 7.3.f uyarınca yasaklayabilir. Marka hakkı, hukukî işlemlere konu teşkil edebilir[49]

 

4.      Dürüst Kullanma İlkesine Dair Tartışmalı Konular

 

a.      Markanın İnternette Kullanımı

 

Günümüzün en etkili ve hızlı iletişim aracı olan internetin kullanımının oldukça geniş kitlelere ulaşması, ekonominin belirleyici bir unsuru niteliğine gelmesi ve elektronik ticaretin internet dünyasında geldiği yer göz önünde bulundurulduğunda, sınai hakların çatışması kaçınılmaz olmuş, internet ortamında marka hakkının ihlalleri gündeme gelmiştir.[50]

i.                    Markanın alan adı olarak kullanımı

Alan adı teknik anlamda, internetten alınan hizmetlerden yalnızca bir tanesi olan world wibe web (www)‘e dahil bilgisayarın adresi olarak tanımlanmaktadır[51]. Alan adları, internet ortamında bir web sayfasının elektronik adresleridir ve ticari işletmelerin tanıtma aracı olarak tanımlanmaktadır[52]. 5809 sayılı[53] düzenlemede alan adının tanımı, internet üzerinde bulunan bilgisayar veya internet sitelerinin adresini belirlemek için kullanılan internet protokol numarasını tanımlayan adlar olarak yapılmıştır. Bilgisayar alan adı yazıldığında alan adı olarak girilenleri otomatik olarak sayılara çevirir ve alan adı olarak girilen ilgili sayfaya yönlendirir. Gerçek adres, bilgisayarın sol altında görülen rakamlardır[54]

Tescilli markanın internet alan adında kullanımı, kazanılmış haklar saklı kalma şartıyla, kullanımın niteliğine, alan adındaki sözcüğe ve sitenin içeriğine göre marka hakkına tecavüz oluşturabilmektedir[55] . Alan adları ile ilgili yaşanan hukuki sorunlar noktasında uluslararası kuruluşlar tarafından çeşitli çözüm önerileri getirilmeye çalışılmaktadır. WIPO toplantılarında da bu konu üzerinde tartışılmış ve markalar ile alan adları arasında ortak bağlantı var olduğu kabul edilerek marka hukukuna ait hükümlerin alan adları hususunda da uygulanabileceği kabul edilmiştir[56]

ii.                  Markanın “Arama Anahtarı” Kullanımı veya “Yönlendirici Kod” Olarak Kullanımı

 

Bu duruma örnek teşkil edecek olan emsal niteliğindeki Avrupa Adalet Divanı’nın verdiği VUITTON-GOOGLE / FRANSA 2003 tarihli hukuki uyuşmazlıkta, Louis Vuitton kendi markasını Google’da aratmış ve Adwords reklam sistemi ile çıkan reklamlarda sahte Louis Vuitton ürünlerinin satışının yapıldığını tespit etmiştir. Louis Vuitton konuyla ilgili olarak Google firmasına dava açmış ve söz konusu durum ile ilgili direkt olarak Google’ın sorumluluğuna yönelmeyi hedeflemiştir. Aynı iddialar ile Google’a karşı açılmış olan içeren Bourse de Vols ve Eurochallenges markalarının sahipleri tarafından açılan diğer iki dava da bu kapsamda birleştirilmiş ve işbu dava ile birlikte değerlendirilmiştir. Avrupa Birliği Adalet Divanı, önüne gelen birleştirilmiş bu üç dosyada da hukuki uyuşmazlığın, bir internet içerik hizmeti dahilinde, bir markanın üçüncü kişilerce, marka sahiplerinin rızası olmaksızın kullanılması ile ilgili olduğuna hükmetmiştir. Google bu gibi durumlarda hizmet sağlayıcı olarak marka hakkının ihlali edecek eylemlerde bulunmadığını, kendi ticari faaliyetleri ile söz konusu marka kullanımının bir bağlantısı olmadığını, sadece reklam verene bir reklam platformu sunmakta olduğunu ve yalnızca teknik imkanları sağladığını belirtmiştir. Divan, hizmet sağlayıcısının milli hukuktan kaynaklanan bir sorumluluğu varsa, hizmet sağlayıcısı aracılığıyla bilgiye ulaşılabiliyor ve bu konuda hizmet sağlayıcısı bu bilgilere ulaşım hususunda yalnızca teknolojik, otomatik ve aktif olmayacak bir rol oynuyorsa milli hukuktan kaynaklanan sorumluluğundan da muaf tutulabileceğini belirtmiştir. Fakat eğer marka hakkı sahibince hizmet sağlayıcısına olası yahut mevcut ihlale ilişkin bir bilgilendirme yapılmışsa burada sorumluluğu doğabileceğine de hükmetmiştir. Ancak, ROSETTA STONE – GOOGLE kararında ABD Yüksek Mahkemesi, adwords reklam sisteminin tescilli marka sahibinden izin alınmaksızın kullanılmasından dolayı Google’ı sorumlu tutmuş ve Google aleyhine karara hükmetmiştir[57]

 

Kısacası, reklam veren ticari işletmeler reklam metninde üçüncü kişiye ait markayı kullanmaksızın sadece tanıtılan markanın kılavuz fonksiyonundan yararlanıyorsa, mevcut değerlendirmeler ışığında marka hakkına bir tecavüzden bahsetmek olanaksızdır. Ortalama kişi algısı karşısındaki görüntüde hangi işaretin ne anlama geldiğini bilerek, bilinçli bir şekilde kendi çıkarına en uygun siteye yönelip, ticari faaliyetini orda gerçekleştiriyorsa haksız rekabetten de bahsedilemez[58]

3)    MARKA ÜZERİNDEKİ HUKUKİ İŞLEMLER

 

 Markalar iktisadi bir değere sahip malvarlığı unsuru olduklarından çeşitli hukuki işlemlere konu olabilir; devredilebilir, miras yoluyla intikal edebilir, lisans konusu olabilir, hacze konu teşkil edebilir, işletmeden bağımsız olarak rehin edilebilir.[59] Marka hakkının konu olabileceği diğer hukukî işlemlere örnek olarak marka üzerinde intifa hakkı kurulması, markanın da dahil olduğu işletmeyle ilgili olarak hasılat kirası sözleşmesinin yapılması ve marka hakkının paylı mülkiyete konu edilmesi gösterilebilir. SMK 148.8'deki “bu maddede yer alan hükümler sınai mülkiyet hakkı başvurularında da uygulanır" şeklindeki hüküm, markanın tescili için yapılan başvurunun da devir, lisans, rehin, haciz, miras yoluyla intikal gibi işlemlere konu olabileceğini gösterir. Dolayısıyla tescil başvurusu da devredilebilir ve devralan da, devredene ait öncelik hakkından yararlanma olanağını bulur. Ancak markalar finansal kiralama sözleşmelerine konu oluşturamaz (6361 sayılı Kanun 19.1). Marka hakkıyla ilgili hukukî işlemler yazılı şekle tâbidir (SMK 148.4). Markayla ilgili hukukî işlemler sicile kaydedilir ve bültende yayımlanır (SMK 148.5)[60]

A.    Markanın Devri

Marka hakkı, tescil olunduğu mal/hizmetlerin tümü veya bir kısmı için devredilebilir (SMK 148.6). Marka, işletmeden bağımsız olarak devredilebilir (SMK 148.2). Ticari işletmenin tümünün devri halinde ise, marka da devrin kapsamında yer alır (TTK 11.3). Devir sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılan sözleşmenin noter tarafından onaylanmasını gerektirir (SMK 148.4). Bu hüküm, uygulamada kötü niyetli birden çok devir yapılması sonucunda ortaya çıkabilecek hak kayıplarını önlemeye yöneliktir[61]. Ancak, Kanun koyucu marka devir sözleşmelerini diğer hukuki işlemlerden ayırarak; bu sözleşmelerin geçerliliğini noter tarafından onaylanmış şekilde yapılmış olması şartına bağlamıştır. Devir, devreden ya da devralanın talebi, ücretin ödenmesi ve çıkarılacak yönetmelikte belirtilecek diğer şartların yerine getirilmesi halinde sicile kaydedilir ve bültende yayınlanır. Sicile kaydedilmeyen devir işlemi iyiniyetli üçüncü kişiye karşı ileri sürülemez (SMK 148.5)[62]. Bu çerçevede devralan, devirden haberdar olmayan (iyiniyetli) lisans alandan lisans ücretinin kendisine ödenmesini isteyemez. Buna karşılık garanti markasının veya ortak markanın devrinde tescil kurucu etkiye sahiptir (SMK 148.7). Devir, tescil ile geçerlilik kazanır. Markanın devri halinde marka üzerindeki hak, mevcut durumuyla devralana geçer. Bu nedenle devir halinde yeni bir koruma süresi işlemeye başlamaz; devralan on yıllık koruma süresinin kalan kısmından yararlanır. Markanın birden fazla sahibinin bulunduğu hallerde sahiplerden her biri kendisine düşen payı tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satabilir. Bu durumda diğer paydaşların ön alım hakları söz konusu olur. Ön alım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde satıştan itibaren iki yılın dolmasıyla düşer. Tarafların anlaşamaması halinde ön alım hakkı alıcıya karşı dava yoluyla kullanılır (SMK 148.3). Markanın birden çok kişiye ait olması halinde, marka veya patent vekili atanmamış olursa, kurum nezdindeki tüm işlemler kural olarak hak sahiplerince ortak temsilci olarak atanan hak sahibi tarafından yürütülür; ortak temsilci atanmazsa, başvuru formunda adı geçen ilk hak sahibi ortak temsilci olarak kabul edilir (SMK 147.1).[63]

B.     Markanın Teminat Olarak Gösterilmesi

 

Tescilli bir marka işletmeden bağımsız olarak rehnedilebilir (SMK 148.2). Marka üzerinde üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecek şekilde rehin kurulabilmesi için, bu rehnin SMK veya TİTRK hükümlerine göre yapılması gerekir.[64]

Tescilli bir marka, işletmeden bağımsız bir şekilde teminat olarak gösterilebilir (SMK m.148/1). Markanın teminat olarak gösterilmesine ilişkin sözleşme taraflardan birinin talebi üzerine sicile kayıt edilir ve Bültende yayımlanır. [65]TİTRK 4.1'e göre rehin hakkı, rehin sözleşmesinin Rehinli Taşınır Sicili’ne tescil ile kurulur. Rehin sözleşmesinin de, elektronik ortamda veya yazılı olarak düzenlenmiş olması gerekir (TİTRK 4.2). Marka üzerinde bu şekilde kurulan rehin, Rehinli Taşınır Sicili'nce, Marka Sicili'ne bildirilir (Rehinli Taşınır Sicili Yönetmeliği 13.3). Dolayısıyla marka üzerinde kurulan rehin hakkı tarafların talebine gerek kalmadan yapılacak bu bildirim üzerine Marka Sicili'ne de ayrıca tescil edilecektir. Rehin sözleşmesinin de, elektronik ortamda veya ticarî işletme üzerinde rehin hakkı kurulursa marka da işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş bir varlık olarak işletme rehninin kapsamında olacaktır (TİTRK 5.2). Marka rehninin konusunu teşkil eden borcun ödenmemesi halinde, rehinli alacaklı, TİTRK 14'te öngörülen haklarını kullanabilir. Bu kapsamda alacaklı rehin konusu markanın mülkiyetini de talep edebilecektir (TİTRK 14.1.a). Markanın mülkiyetinin talep edilmesinden sonra ortaya çıkan bu sahip değişikliğinin de marka siciline işlenmesi gerekir. Bu halde devir sözleşmesi yapılmasına gerek olmadığından SMK 148.4'ün (yazılı şekil) uygulanması da söz konusu olamayacaktır.[66]

 

C.    Markanın Haczi

 

İşletmeden ayrı olarak devredilebilen mameleki bir değer ihtiva eden tescilli markanın işletmeden bağımsız olarak haczi de mümkündür (SMK m.148/1). Haciz sicile kayıt edilir ve bültende yayımlanır (SMK m.148/1). Haciz sicile kaydedilmeden iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. (SMK m.148/5).

 

D.    Markayla İlgili Geçici Koruma Tedbirleri

 

1.      İhtiyati Tedbir

 

Marka hakkına karşı gerçekleşen ihlâller karşısında ihtiyat tedbir talep edilebilmesi bakımından Mülga MarkKHK m. 76’da, ihtiyati tedbir sebebi olarak, markanın, marka hakkına tecavüz teşkil edecek şekilde Türkiye’de kullanılması veya kullanılması için ciddi ve etkin çalışmalar yapılması gösterilmiştir. [67]

Anılan maddede, somut sebepler gösterilmek yerine daha genel bir ifade kullanılmıştır. Buna göre, MarkKHK’nın, ihtiyati tedbir sebebi olarak tecavüz sayılacak nitelikteki eylem ve davranışları sınırlayıcı olarak belirtmediği, tecavüz teşkil edebilecek herhangi bir sebepten dolayı da gerekli görülürse ihtiyati tedbire karar verilebilmesini de yasaklamamıştır. [68]

İhtiyati tedbir sebepleri bakımından MarkKHK’da ve HMK’da bir sınırlama yapılmamış olması tedbir talebinde bulunanın her talebinden sonra tedbire karar verilebileceği şeklinde yorumlanamamalıdır. Tedbir talebinde bulunmak için öncelikle, maddi hukuka ilişkin bir hakkın ve bu hakka yöneltilmiş bir tecavüzün varlığı ya da tecavüz tehdidinin olması ve talepte bulunan tarafın mahkeme nezdinde bunu ispat etmesi (MarkKHK m. 76/1) gerekir[69]

Marka hakkının korunması bakımından, MarkKHK’da öngörülen geçici hukuki korumalarda, İİK’da yer alan ihtiyati haciz prosedürüne bir atıf yapılmamıştır. Ancak, talepte bulunan taraf, marka hukukundan kaynaklanan bir para alacağının güvence altına alınması için ihtiyati tedbir talep etmiş olsa dahi bu talep niteliği gereği İcra ve İflas Kanunu’nun 257 ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati haciz olduğundan mahkemenin, ihtiyati tedbir değil ihtiyati haciz kararı vermesi uygun olacaktır [70]

İhtiyati haczin, ihtiyati tedbir ile benzer yönleri olmakla birlikte ihtiyati haciz yalnızca para alacakları için öngörülen, para alacağının mevcut veya müstakbel icrasını teminat altına almayı amaçlayan bir geçici hukukî korumadır[71]. İhtiyati tedbirle sağlanmak istenen korumanın amacı eda, teminat ya da düzenleme olabilecekken, ihtiyati haciz ile sağlanmak istenen koruma sadece teminat olabilecektir.[72]

Önemle belirtmek gerekir ki 6769 sayılı SMK’da da mülga MarkKHK’deki ihtiyati tedbirle ilgili düzenlemeler korunmuştur.[73]

E.     MARKA İÇİN LİSANS VERME (LİSANS SÖZLEŞMESİ)

Genel olarak, marka, patent, endüstriyel tasarım ve faydalı model gibi fikri ve sınai bir hakkın sahibinin sahip olduğu koruma hakkından yararlanma yetkisinin kısmen veya tamamen üçüncü kişiye ücret mukabilinde devrine lisans sözleşmesi denir.

            Tescilli bir markanın kullanım hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı veya tamamı için lisans sözleşmesine konu olabilir (SMK m.24). Lisans sözleşmesi; lisans veren marka sahibinin, markayı kullanma hakkını verdiği, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyle lisans veren marka sahibi, sözleşme hükümleri çerçevesinde markasının kullanma hakkını lisans alana vermekte; lisans alan ise lisans verene bir bedel ödemeyi kabul ve taahhüt etmektedir. [74]

Bu hakkın mutlak, ayni ve nispi hak ayrımında hangi kategori içerisinde yer aldığı hususu doktrinde tartışmalıdır[75]. Bu konuda ayni hak görüşü, mutlak hak görüşü ve nispi hak görüşü olmak üzere, üç görüş ileri sürülmüştür.

Ayni Hak Görüşü

Bir ayni hakkın var olabilmesi için üç unsur bulunmalıdır. Üzerinde somutlaşacağı bir eşya olmalı, sahibine doğrudan doğruya hakimiyet sağlamalı ve herkese karşı ileri sürülebilir olmalıdır[76] Lisans konusu olan hak eşya üzerinde olmadığından ve kanunda istisnalar arasında sayılmadığından lisans hakkı ayni hak olarak nitelendirilemez[77] Marka, maddi varlığı olmayan ve eşya olarak nitelendirilemeyen bir fikri mülkiyet hakkı olduğundan, markanın kullanılmasına ilişkin olan lisans hakkının da ayni hak olarak değerlendirilmesi söz konusu değildir[78]

Mutlak Hak Görüşü

Mutlak hak, hak sahibi olmayan üçüncü kişilerin hakkı ihlalden kaçınmalarını sağlayan ve herkese karşı ileri sürülebilen haklardır[79]

Marka, lisans hakkının sahibine mutlak nitelikte bir hak bahşedeceği görüşünü savunan yazarların dayandığı ilk gerekçe, marka hakkına tecavüz halinde lisans alanın dava açabilme hakkıdır.

Doktrinde ileri sürülen bir görüşe göre, lisans hakkı mutlak hak niteliğindedir. Söz konusu görüş, 556 sayılı KHK’nin tescile ilişkin 21. maddesinin 9. fıkrası hükmünden yola çıkarak lisansın tescilden sonra iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinden ve inhisari lisans sahibinin lisans hakkına tecavüz halinde doğrudan doğruya dava açma hakkına sahip olmasını gerekçe olarak göstermektedir[80] Ancak, inhisari lisans alana dava açma hakkının ancak lisans sözleşmesi ile aksi kararlaştırılmadığı hallerde tanınması ve inhisari olmayan lisans sözleşmelerinde dava açma hakkının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlanmasının, mutlak hakların niteliğine aykırı düştüğü haklı olarak ileri sürülmektedir[81]

Nispi Hak Görüşü

Doktirinde hakim olan nispi hak görüşüne ise, lisans alan lisans sözleşmesi ile şahsi mahiyette bir kullanma hakkı elde ettiğinden, lisans hakkının şahsi hak niteliğinde olduğu değerlendirilmektedir.

Lisans Sözleşmesinin Şekli

Lisans sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması gerekir (SMK m.148/4). Lisans hakkının sicile kaydedilmesi gerekir. Lisans sicile kayıt edilmediği sürece iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez (SMK m.148/5)[82].

Lisans, inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans olarak iki şekilde verilebilir.

1.      İnhisarî Lisans

İnhisarî lisans, marka sahibi tarafından markayı kullanma hakkının münhasıran lisans alana verildiği lisans türüdür. Bu halde marka sahibi bir başkasına lisans hakkı veremeyeceği gibi, hakkını açıkça saklı tutmadığı halde markayı kendisi de kullanamaz (m.24/II). Lisansın inhisarî olması, sözleşmede bu yönde hüküm bulunmasına bağlıdır. Aksi halde lisans, inhisarî olmayan lisans olarak kabul edilir (m.24/II).[83]

2.      İnhisarî Olmayan Lisans

Marka sahibinin kendisinin markayı kullanmaya devam edebileceği veya başka lisanslar da verebileceği bu lisans türüne inhisarî olmayan lisans veya basit lisans/adi lisans adı verilmektedir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sözleşmesi inhisarî olmayan lisans sözleşmesi olarak kabul edilir.[84]

Markayla ilgili lisans sözleşmeleri, aksi kararlaştırılmadıkça, inhisarî nitelikte değildir; lisans veren markasını kullanmaya devam edebileceği gibi aynı markayla ilgili olarak başka kişilerle lisans sözleşmeleri de yapabilir(SMK 24.2). Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez (SMK m.24/3)[85]

4)    MARKA ÜZERİNDEKİ HAKKIN SONA ERMESİ

 

Marka hakkı, açılan bir iptal ve hükümsüzlük davası sonucunda iptaline ya da hükümsüz kılınmasına karar verildiği taktide veya vazgeçme ve yenilememe hallerinde sona erer ve sicilden terkin edilir.

A)    Hükümsüzlük

 

Tescilli bir markanın sona erme sebeplerinden biri marka hakkında mahkeme tarafından hükümsüzlük kararı verilmesidir. Hükümsüzlük nedenleri Kanunun 25'inci maddesinde mutlak ve nisbi ret sebepleri olarak belirtilmiştir.[86]

Markanın hükümsüzlüğünü talep edebilecek olanlar; menfaati olan kişiler: Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları olarak sayılmıştır.

 

Mahkemece markanın kısmen hükümsüzlüğüne karar verilebileceği gibi tamamen hükümsüzlüğüne de karar verilebilir. Ancak marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. Böylelikle zamanında söz konusu markanın hükümsüzlüğünü talep etmeyen ya da markanın kullanımının durdurulması veya önlenmesi için bir dava açmayan önceki tarihli marka sahibinin menfaati ile bu süreçte markası için masraf yapan sonraki tarihli marka sahibinin menfaatleri arasında denge kurulmuştur".[87]

B)    İptal

 

Tescilli bir markanın iptalinin istenebileceği haller 6769 sayılı Kanunun 26’ncı maddesinde sayılmıştır:

  1. 9’uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hâllerin mevcut olması, yani markanın beş yıldan uzun süredir kullanılmaması,
  2. Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi, örneğin Walkman markasının zamanla portatif kasetçalarların yaygın adı haline gelmesi,
  3. Marka sahibi tarafından veya marka sahibinin izniyle gerçekleştirilen kullanım sonucunda markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetlerin özellikle niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltması,
  4. 32’nci maddeye aykırı kullanımın olması, yani garanti markası veya ortak markanın teknik şartnameye aykırı kullanımı. Söz konusu bu sebeplerden birinin varlığında ilgili kişiler Kurumdan markanın iptalini talep edebilirler. Kurum tarafından gerekli inceleme yapılarak markanın kısmen veya tamamen iptali yönünde karar verilebilir. Karar verilmeden önce marka sahibinden cevaplarını ve delillerini sunması istenir. Marka sahibi bir aylık süre içinde cevap verebileceği gibi bu süre içinde başvurarak ek bir aylık süre de talep edebilir. Kurum kararını dosya üzerinden verir.[88]

 

C)    Vazgeçme

 

Vazgeçme, marka sahibinin markasının tescil kapsamında yer alan malların ve/veya hizmetlerin tamamından veya bir kısmından feragat ederek sicilden kaydını sildirmesidir (SMK m.28/1-b). Marka sahibinin, markasını kullanmaktan vazgeçtiğini yazı ile Türk Patent ve Marka Kurumuna bildirmesi gerekir. Vazgeçme, sicile kayıt tarihi itibariyle hüküm doğurur (SMK m.28/3).

Vazgeçme ile marka, sicilden terkin olunur ve işbu terkin bültende yayınlanır (SMK m.28/3). Rehin, lisans gibi marka siciline kaydedilmiş haklar mevcutsa, bu hakların sahiplerinin izni olmadıkça marka sahibi hakkından vazgeçemez.(SMK 28.4)[89]

D)    Yenilememe

 

Yenileme talebinin yapılması ve yenileme ücretinin ödenmesi, koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı ay içinde gerçekleştirilir. Bu sürenin kaçırılması durumunda yenileme talebi, ek bir ücretin ödenmesi koşuluyla, koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde de yapılabilir. Koruma süresinin bitiminden itibaren altı aylık süre içerisinde yenilenmeyen markalar sona ermiş sayılır (SMK m.28/1-a) ve Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından re’sen terkin olunur; keyfiyet Bültende yayımlanır. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, yenilenmeme sebebiyle markası sona eren kişilere Kanunun 6’ncı maddesinin 8’inci fikrası gereğince koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde, eski sahipleri tarafından kullanılmış olması kaydıyla aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurularına itiraz etme hakkı tanınmıştır.[90]

SONUÇ

 

Çalışmamızda markanın değişen ve gelişen ekonomik, ticari koşullar, işletmeler arasında gerek hizmetler, gerekse üretilen ürünler bakımından ciddi bir rekabet ortamı yaratması sebebi ile ortaya çıktığını, artan rekabet ve ayırt edicilik unsuru ihtiyacının artması sonucu mevzuat dâhilinde düzenlemeye gidildiğini, Türk Hukukunda patent, endüstriyel tasarım, coğrafi işaretler ve markalara ilişkin hakların daha önceden KHK’lar ile düzenlenmekte olduğunu; KHK’lar ile yapılan düzenlemelerin hem dağınık hem de cezai yaptırım uygulamalarının KHK’lar ile yerine getirilmesinin eski mevzuatın en çok eleştirilen durumu olduğunu, ne var ki 556 sayılı KHK’nın artık mülga olduğunu, bu sebeple 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile markalara ilişkin düzenlemeler getirildiğini belirttik.

Yeni mevzuatımıza göre; eski düzenlemeler korunmuş; marka sahibinin, marka hakkından yararlanmak için markasını tescil ettirmesi gerektiği belirtilmiştir. Mevzuatta her ne kadar tescilin kurucu bir etkiye sahip olduğu ifade edilebilirse de m.7.4’te "Markanın sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibariyle hüküm ifade eder" denilmek suretiyle daha evvel markayı kullanana da bazı haklar tanındığını görüyoruz. Çalışmamızda markanın yalnızca sahibine tekel hakkını değil; rüçhan hakkı, yenileme hakkını da verdiğini görüyoruz. Marka sahibi olmak kişiye yalnızca hak vermez; yükümlülük de yüklemektedir. Bunlar markayı tescil edildiği gibi kullanma ve aralıksız kullanım olarak sayılmıştır. Kanaatimizce de marka sahibine bu yükümlülüklerin yüklenmesi yerindedir. Zira aksi takdirde marka sahibi kullanmadığı markaları adına tescil ettirip, bu durumdan haksız yarar elde etmesinin önü açılmış olacağını düşünüyoruz.

Marka hakkı sınırsız ve daimi değildir. Bu kapsamda marka, ilgili kişiler tarafından kullanımının önlenmesi veyahut marka tescilli ise tescilden terkini talep edilebileceği gibi; marka sahibi de markayı kullanmaktan vazgeçebilir veya markanın koruma süresi bittikten sonra yasal süre içinde markasını yenilemeyerek yenilememe sebebi ile marka hakkı sona erebilir.

KAYNAKLAR

 

Akın, İrfan. “Adwords Reklam Sisteminde Marka Kullanımı”, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2008-78-456 s. 225. E.T: 03.12.2020

ALBUZ, Nilüfer. “Marka Hukukunda Geçici Hukukî Korumalar”. Master Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012.

Arkan, Sabih.  Ticari İşletme Hukuku,  Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, T. İş Bankası A.Ş. Vakfı, 2020.

 

Ayhan, Rıza/ Çağlar, Hayrettin/Özdamar, Mehmet. Ticari İşletme Hukuku,  Ankara: Yetkin Yayınları, 2020.

 

Bozgeyik, Hayri. Marka Hakkının Korunması, Ankara: On İki Levha Yayıncılık,2019.

 

Bozgeyik, Hayri. Tescilli Markanın Kullanılması ve Kullanmamaya Bağlı Sonuçlar, Prof. Dr. Fırat Öztan’a Armağan, C.1, Ankara, 2010.

 

Kaya, Arslan. Marka Hukuku, İstanbul: Arıkan Yayıncılık, 2006.

Karadenizli, Başak. “Marka Tescilinde Ayırt Edicilik, Tanımlayıcılık ve Yanıltıcılık Değerlendirmelerinin Türkiye ve Yurt Dışındaki Uygulamaları İle Bunların Karşılaştırılması”. Uzmanlık Tezi, Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, 2008.

Pekdinçer, Remzi Tamer. “Marka Hakkı ve Korunması”. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001.

Sınai Mülkiyet Kanunu

 

Yaman, Özlem. “Marka Hukukunda Dürüst Kullanım İlkesi”. Master Tezi, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.

Çağlar, Hayrettin/Yıldız, Burçak/İmirlioğlu, Dilek. “Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık”, İstanbul: Adalet Yayınevi, 2019.

 

Çamlıbel Taylan,  Esin.” Marka Hakkının Kullanımıyla Paralel İthalatın Önlenmesi”, Ankara: Seçkin Yayınları, 2001.

 

Deren Yıldırım, Nevhis.  Haksız Rekabet Hukuku ile Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku’nda İhtiyati Tedbirler, İstanbul: Alkım Yayınevi, 2002.

Özekeş, Muhammet. “Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İhtiyati Tedbir” . Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Alındığı yer: https://dergipark.org.tr/tr/pub/deuhfd/issue/46865/587648

 Ural,Oğuz Sabit. “Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararları Çerçevesinde Marka Hukukunda Mutlak Ret Nedenlerinden Tanımlayıcılık Kavramının İncelenmesi”, Uzmanlık Tezi,. Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, 2015.

 

Mimaroğlu, Sait Kemal Mimaroğlu. Ticaret Hukuku, Ankara: Sevinç Matbaası, 1978.

 

Güneş, İlhami. Marka Hukukunda Önceye Dayalı Haklar ve Ayırt Edici İşaretler, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2015.

 

Taş, İlkay.  “Uluslararası Marka Tescili” .Master Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2007.

 

Tekinalp, Ünal. Fikri Mülkiyet Hukuku,  Ankara: Vedat Kitapçılık, 2012.

 

Çolak, Uğur. Türk Marka Hukuku, Ankara: On İki Levha Yayınları, 2018.

 

Yasaman, Hamdi /Poroy, Reha.  Ticari İşletme Hukuku, Ankara: Vedat Kitapçılık,2019

 

ÇAĞLAR, Hayrettin. Marka Hukuku Temel Esaslar, Ankara: Adalet Yayınevi, 2015.

 

Kargı, Nilüfer. “Marka Hukukunda Rüçhan Hakkı”, https://www.jurix.com.tr/article/16907, E.T: 01.12.2020

 

Noyan, Erdal. Marka Hukuku, Ankara: Adalet Yayınları,2009.

 

Yasaman/Yusufoğlu, Marka Hukuku 556 Sayılı KHK Şerhi,  Ankara: Vedat Kitapçılık,2004.

 

Nomer Ertan, Füsun.Nedret.  İnternet Alan Adının Hukuki Niteliği ve Marka ve Ticaret Ünvanı Gibi Ayırt Edici Ad ve İşaretler İle Arasında Benzerlik Bulunması Sebebiyle Doğabilecek Hukuki Sorunlar, Hayri Domaniç’e 80. Yaş Günü Armağanı, C. 1, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım, 2001.

 

Memiş, Tekin.  “İnternette Cins ve Meslek İsimlerinin Alan İsmi Olarak Kullanılması ve Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar”, Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, 2000.

Cafer, Eminoğlu.” Marka Sahibinin Tekliği İlkesi Ve Bu İlkenin Markanın Devri Bağlamında İncelenmesi (Anayasa Mahkemesi’nin 556 Sayılı Khk’nın M. 16/5 Hükmünü İptal Eden Kararı Bağlamında Bir Değerlendirme”, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/145041#:~:text=Bir%20i%C5%9Faretin%20marka%20olabilmesi%20i%C3%A7in%20%E2%80%9Cay%C4%B1rt%20edicilik%E2%80%9D%20temel%20ko%C5%9Fuldur.&text=Marka%20hakk%C4%B1%20mutlak%20bir%20hakt%C4%B1r,haklar%20ve%20inhisari%20yetkiler%20sa%C4%9Flar4.

 

Ertaş, Şeref. Eşya Hukuku, Ankara: Fakülteler Barış Kitabevi,2020

 

Oktay Özdemir, Saibe. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, İstanbul: Beta Basım,  2002.

Ongan, Burak. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmelerinde Tarafların Hukuki Durumu, Ankara:Seçkin Yayınları, 2007.

 

[1] Başak Karadenizli, “Marka Tescilinde Ayırt Edicilik, Tanımlayıcılık ve Yanıltıcılık Değerlendirmelerinin Türkiye ve Yurt Dışındaki Uygulamaları İle Bunların Karşılaştırılması” (Uzmanlık Tezi, Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, 2008)

[2] Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, (Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, T. İş Bankası A.Ş. Vakfı, 2020),  s.318

[3] Ayhan, Rıza/ Çağlar, Hayrettin/Özdamar, Mehmet. Ticari İşletme Hukuku,  Ankara: Yetkin Yayınları, 2020. s.336

[4] SMK m.7.4

[5] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku,,s.337

[6] Age. s.337

[7] Age. s.336

[8] Özlem Yaman, “Marka Hukukunda Dürüst Kullanım İlkesi” (Master Tezi, Maltepe Üniversitesi,2019) s.22

[9]Age. s.26

[10] Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, (Ankara: Vedat Kitapçılık,2012), s. 505.

[11] Yaman, “Marka Hukukunda Dürüst Kullanım İlkesi” s.22

[12] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s.337; SMK m. 6.1

 

[13] SMK m.6.5

[14] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku,s.338; SMK m.7.3

[15] Bentley L., Sherman B. ; Oxford University Press 2004, s. 835,

[16] Tüzük’ün 52/2 maddesinde, bir işaretin tescilden sonra ayırt edicilik kazanması halinde 7/1 (b), (c) ve (d) bentlerine göre hükümsüz addedilemeyeceği ifade edilmektedir, Ayhan, Ticari İşletme Hukuku.

[17] Türk Marka Hukuku bakıldığında, kullanım sonucu kazanılmış ayırt edicilik kavramı, 556 sayılı KHK’nin 7/2 fıkrasında geçmektedir. Söz konusu hükümde, bir markanın tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili reddedilemeyeceği ifade edilmektedir. Bu hükümde, marka ile ilgili olarak, kullanım sonucu ayırt edici karakterin Tüzük’ün 7/3 maddesinden farklı olarak, tescil tarihinden önce kazanabileceği açık bir şekilde belirtilmiş ve 89/104 sayılı Yönerge’nin 3/3 maddesinde üye devletlere sağlanan opsiyon kullanılmıştır, Ayhan, Ticari İşletme Hukuku.

[18]Oğuz Sabit Ural, “Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararları Çerçevesinde Marka Hukukunda Mutlak Ret Nedenlerinden Tanımlayıcılık Kavramının İncelenmesi”, (Uzmanlık Tezi,. Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, 2015) s.140

[19] Age,  s.140

[20] Age, s.140

[21] SMK m.152

[22] Arkan, Ticari İşletme Hukuku, s.318

[22] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s.321

[23] Sait Kemal Mimaroğlu, Ticaret Hukuku, C. I, Ankara: Sevinç Matbaası, 1978, s. 348.

[24] SMK m.23

[25] SMK m.23/2

[26] Arkan, Ticari İşletme Hukuku, s.324, Ayhan,  Ticari İşletme Hukuku, s.338

[27] Age s.324, Age s.338

[28] SMK m.12

[29] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s.339

[30] İlhami Güneş, Marka Hukukunda Önceye Dayalı Haklar ve Ayırt Edici İşaretler, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2015, s. 92.

[31] İlkay Taş.” Uluslararası Marka Tescili” (Master Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2007), s. 12.

[32] Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s. 385; Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, Ankara: On İki Levha Yayınları, 2018, s. 94; Yasaman, Hamdi /Poroy, Reha.  Ticari İşletme Hukuku, Ankara: Vedat Kitapçılık, 2019 s. 520; Hayrettin Çağlar. Marka Hukuku Temel Esaslar, Ankara: Adalet Yayınevi, 2015,s. 42; Nilüfer Kargı. “Marka Hukukunda Rüçhan Hakkı”, https://www.jurix.com.tr/article/16907, s. 197, E.T: 01.12.2020.

[33] Çolak, Türk Marka Hukuku, s. 95;

Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara: Adalet Yayınları,2009, s. 63; Çağlar, Marka Hukuku Temel Esaslar, s.42.

[34] Yasaman/Yusufoğlu, Marka Hukuku 556 Sayılı KHK Şerhi,  Ankara: Vedat Kitapçılık,2004. C.2, s. 792.

[35] Hayri Bozgeyik,  Marka Hakkının Korunması, Ankara: On İki Levha Yayıncılık,2019. s. 70.

[36] Sabih Arkan, Marka Hukuku, C.1,Ankara: Vedat Kitapçılık,1998. ,s. 63

[37] Bozgeyik, Marka Hakkının Korunması, s. 61.

[38] Yasaman/Yusufoğlu, Marka Hukuku 556 Sayılı KHK Şerhi, s. 785; Nilüfer Kargı. “Marka Hukukunda Rüçhan Hakkı”, https://www.jurix.com.tr/article/16907, s. 197, E.T: 01.12.2020,  s. 195; Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s. 251; Hamdi  Yasaman, / Reha Poroy.  Ticari İşletme Hukuku, s 510; Erdal Noyan, Marka Hukuku, s. 62; Çolak, Türk Marka Hukuku, s. 94

[39] Yasaman/Yusufoğlu, , Marka Hukuku, C.2, s. 785.

[40] Yasaman/Yusufoğlu, Marka Hukuku,  s. 794.

[41] Noyan, Marka Hukuku, s. 63.

[42] Kargı. “Marka Hukukunda Rüçhan Hakkı”, s. 194.

[43] Yasaman/Poroy, Ticari İşletme Hukuku, s. 521.

[44] Arkan, Ticari İşletme Hukuku, s.324

[45] Hayri Bozgeyik, Tescilli Markaların Kullanılması ve Kullanılmamaya Bağlı Sonuçlar, Prof. Dr. Fırat Öztan Armağanı, Ankara, 2010, C-1, s. 457.

[46] Sınai Mülkiyet Kanunu  madde 26

[47] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s.340

[48] Arkan, Ticari İşletme Hukuku, s.324

[49] Age. s.320

[50] Yaman, “Marka Hukukunda Dürüst Kullanım İlkesi, s.83-90

[51] Füsun Nedret, Nomer Ertan, İnternet Alan Adının Hukuki Niteliği ve Marka ve Ticaret Ünvanı Gibi Ayırt Edici Ad ve İşaretler İle Arasında Benzerlik Bulunması Sebebiyle Doğabilecek Hukuki Sorunlar, Hayri Domaniç’e 80. Yaş Günü Armağanı, C. 1, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım, 2001,  s. 396.

[52] Çolak, Türk Marka Hukuku, s. 522.

[53] 95809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu  05.11.2008 tarihinde kabul edilmiştir. www.resmigazete.gov.tr (Çevrimiçi: 30.10.2018)

[54] Tekin, Memiş.  “İnternette Cins ve Meslek İsimlerinin Alan İsmi Olarak Kullanılması ve Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar”, Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, 2000, s. 464.

[55] Çolak, Türk Marka Hukuku, s. 522.

[56] Yaman, “Marka Hukukunda Dürüst Kullanım İlkesi”, .83-90

[57] Çolak, Türk Marka Hukuku , s. 529.

[58] İrfan Akın, “Adwords Reklam Sisteminde Marka Kullanımı”, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2008-78-456 s. 225. E.T: 03.12.2020

[59] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s.340

[60] Başvuruyla ilgili hukukî işlemler de, eğer başvuru yayımlanmışsa, Bülten'de yayımlanır (Yönetmelik 130.1)

[61]Arkan, Ticari İşletme Hukuku ,s.326, Hükümet gerekçesi S. Sayısı 341,s.66

[62] Age. s.326

[63] Age. s.326

[64] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s.340

[65] Age. s.340, Arkan, Ticari İşletme Hukuku, s.326

[66] Age. s.327

[67] Nilüfer Albuz. “Marka Hukukunda Geçici Hukukî Korumalar”. Master Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012 s.42

[68] Age. s.42

[69]Nevhis Deren Yıldırım Haksız Rekabet Hukuku ile Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku’nda İhtiyati Tedbirler, İstanbul: Alkım Yayınevi, 2002, s. 43.

[70] Muhammet Özekes, “Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İhtiyati Tedbir”, DEÜHFD, C. 4, S.2, 2002, s. 127. Deren- Yıldırım, sınai mülkiyet hukukuna ilişkin düzenlemelerde kanun koyucunun, fikri ya da sınai mülkiyete konu hakka tecavüz nedeniyle açılacak olan tazminat talepli davalarda, karşı tarafın göstereceği teminatı ihtiyati tedbirin bir türü olarak kabul edildiğini ifade etmektedir. Bununla birlikte, söz konusu tedbirin para alacaklarına ilişkin taleplerin ihtiyati haciz ile güvence altına alınması gerektiği esasının bir istisnası olduğunu belirttiği bu gibi durumlarda mahkemenin ölçülülük ilkesine riayet etmesi gerektiğini ileri sürmektedir. (Deren- Yıldırım, İhtiyati Tedbirler, s. 92).

[71] Ayrıntılı bilgi için bkz. Özekes, İhtiyati Haciz, s. 49 vd

[72] Albuz, “Marka Hukukunda Geçici Hukukî Korumalar”.

[73] SMK m.159: “Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir

[74] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s..341

[75] Cafer, Eminoğlu.” Marka Sahibinin Tekliği İlkesi ve Bu İlkenin Markanın Devri Bağlamında İncelenmesi (Anayasa Mahkemesi’nin 556 Sayılı Khk’nın M. 16/5 Hükmünü İptal Eden Kararı Bağlamında Bir Değerlendirme”,https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/145041#:~:text=Bir%20i%C5%9Faretin%20marka%20olabilmesi%20i%C3%A7in%20%E2%80%9Cay%C4%B1rt%20edicilik%E2%80%9D%20temel%20ko%C5%9Fuldur.&text=Marka%20hakk%C4%B1%20mutlak%20bir%20hakt%C4%B1r,haklar%20ve%20inhisari%20yetkiler%20sa%C4%9Flar4. E.T.:01.12.2020

[76] Şeref Ertaş, Yeni Türk Medeni Kanun Hükümlerine Göre Eşya Hukuku, Ankara: Fakülteler Barış Kitabevi 2006, s. 51-52.

[77] Oktay Özdemir, Saibe. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, İstanbul: Beta Basım,  2002, s.23.

[78] Arkan, Marka Hukuku, s.192; Burak Ongan,  Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmelerinde Tarafların Hukuki Durumu,  Ankara:Seçkin Yayınları, 2007. s.44.

[79] Age. s.175, Ongan,  Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmelerinde Tarafların Hukuki Durumu, s.44.

[80] Arkan, Marka Hukuku, s.175.

[81] Esin Çamlıbel Taylan, Marka Hakkının Kullanımıyla Paralel İthalatın Önlenmesi, Ankara: Seçkin Yayınları, 2001.s.209.

[82] Ayhan,Ticari İşletme Hukuku s.341

[83] Ayhan,Ticari İşletme Hukuku s..341; Arkan, Ticari İşletme Hukuku., s.328

[84] Age.s.341;Age. s.328

[85] Age. s.328

[86] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku s.342

[87] Age. s..342;  Hayrettin Çağlar, / Burçak Yıldız/ Dilek İmirlioğlu. “Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık”, İstanbul: Adalet Yayınevi, 2019.s.155 vd.

[88] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku s.343, SMK. m.26

[89] Arkan, Ticari İşletme Hukuku, s..330

[90] Ayhan, Ticari İşletme Hukuku, s.343


Marka Sahibinin Hak ve Yükümlülükleri
Yasal Yardıma mı İhtiyacınız var? Hemen Bize Yazın!